Thursday, 30 December 2010
Friday, 17 December 2010
Thursday, 16 December 2010
Annie Hall
"There's an old joke - um... two elderly women are at a Catskill mountain resort, and one of 'em says, "Boy, the food at this place is really terrible." The other one says, "Yeah, I know; and such small portions." Well, that's essentially how I feel about life - full of loneliness, and misery, and suffering, and unhappiness, and it's all over much too quickly. The... the other important joke, for me, is one that's usually attributed to Groucho Marx; but, I think it appears originally in Freud's "Wit and Its Relation to the Unconscious," and it goes like this - I'm paraphrasing - um, "I would never want to belong to any club that would have someone like me for a member." That's the key joke of my adult life, in terms of my relationships with women." - Alvy Singer
"I don't want to move to a city where the only cultural advantage is being able to make a right turn on a red light." - Alvy Singer
"After that it got pretty late, and we both had to go, but it was great seeing Annie again. I... I realized what a terrific person she was, and... and how much fun it was just knowing her; and I... I, I thought of that old joke, y'know, the, this... this guy goes to a psychiatrist and says, "Doc, uh, my brother's crazy; he thinks he's a chicken." And, uh, the doctor says, "Well, why don't you turn him in?" The guy says, "I would, but I need the eggs." Well, I guess that's pretty much now how I feel about relationships; y'know, they're totally irrational, and crazy, and absurd, and... but, uh, I guess we keep goin' through it because, uh, most of us... need the eggs." - Alvy Singer
"Love is too weak a word for what I feel - I luuurve you, you know, I loave you, I luff you, two F's, yes I have to invent, of course I - I do, don't you think I do?" - Alvy Singer
Annie Hall, Woody Allen, 1977
Labels:
Annie Hall,
Woody Allen
Wednesday, 15 December 2010
Paris, Texas
"I... I used to make long speeches to you after you left. I used to talk to you all the time, even though I was alone. I walked around for months talking to you. Now I don't know what to say. It was easier when I just imagined you. I even imagined you talking back to me. We'd have long conversations, the two of us. It was almost like you were there. I could hear you, I could see you, smell you. I could hear your voice. Sometimes your voice would wake me up. It would wake me up in the middle of the night, just like you were in the room with me. Then... it slowly faded. I couldn't picture you anymore. I tried to talk out loud to you like I used to, but there was nothing there. I couldn't hear you. Then... I just gave it up. Everything stopped. You just... disappeared." - Jane Henderson
Paris, Texas, Wim Wenders, 1984
Paris, Texas, Wim Wenders, 1984
Labels:
Paris,
Texas,
Wim Wenders
Friday, 3 December 2010
"I remember
how seeing the shape of your mouth
that first time, I kept staring
until my blood turned to rain.
Some things take root
in the brain and just don't
let go.
T.S. Eliot (Slow Dance)
how seeing the shape of your mouth
that first time, I kept staring
until my blood turned to rain.
Some things take root
in the brain and just don't
let go.
T.S. Eliot (Slow Dance)
Labels:
Slow Dance,
T.S. Eliot
Friday, 26 November 2010
La Scala Tiyatrosu Bale Topluluğu - Pink Floyd Balesi
"Efsane, 1972 yılında Fransa'nın Marsilya kentindeki Palais des Sports'da prömiyeri yapılan klasik bir bale ile Pink Floyd'un canlı müziğinin birleşimi sırasında başladı. Roland Petit, yalnızca kendi gibi ileri görüşlü bir koreografın tasarlayabileceği, Pink Floyd'un o yıllardaki vizyoner müziği ve heyecan verici gücüyle başarısını pekiştiren gerçek bir rock baleye imza attı. Petit, Pink Floyd Balesi için müziğin enerjisini, kaleydoskop yansımalı ışık ve lazer efektleriyle birleştirerek İngiliz grubun canlı performansına en uyumlu şekilde bale pointlerine aktardı. Zaman içerisinde ilk dört bölümü genişletilerek en uzun ve etkin anlatımına ulaşan bale, dünyanın birçok ülkesinde sergilendi. 90 dakikalık bu kusursuz bale gösterisi, tüm La Scala Tiyatrosu Bale Topluluğu'nun solo, düet ve grup danslarının Pink Floyd'un öne çıkan hit parçalarına olan mükemmel uyumundan oluşuyor. Roland Petit'nin, derinliklerinde güçlü klasik tekniğe sahip modern tasarımıyla bütünleşen 13 hit şarkının her biri kendine özel atmosferiyle izleyicileri büyülüyor. Müzikten aldığı esinle kimi zaman mahrem kimi zaman heyecan verici anlar yaratan Petit, Pink Floyd Balesi ışık tasarımcısı Jean-Michel Désiré'nin tasarımıyla sanheyi göz alıcı ışıklarla donatıyor ve her dansı özel bir ışık kostümüyle eşleştiriyor."
Müzik - Dansçılar
- Run Like Hell - Antonino Sutera
- Money - Bale Topluluğu
- Is There Anybody Out There? - Alessandro Grillo (25,26,27 h20)/Eris Nezha (27 h15,28)
- Nobody Home - Gabriele Corrado (25,26,27 h20)/Marco Agostino ( 27 h15, 28)
- Hey You - Sabrina Brazzo, Eris Nezha (25,26,27 h 20)/Sabrina Brazzo, Alessandro Grillo (27 h15, 28)
- One of These Days - Bale Topluluğu
- Careful with That Axe, Eugene - Mariafrancesca Garritano, Alessandro Grillo/Luana Saullo, Marco Agostino/Sabrina Brazzo, Eris Nezha (25,26,27 h20) - Mariafrancesca Garritano, Alessandro Grillo/Sofia Rosolini, Christian Fagetti/Francesca Podini, Gabriele Corrado (27 h15, 28)
- When You're in: Antonino Sutera, Alessandro Grillo (25,26,27 h20)/Antonino Sutera, Eris Nezha (27 h15, 28)
- Obscured by Clouds - Bale Topluluğu
- The Great Gig in the Sky - Mariafrancesca Garritano, Marco Agostino (25,26,27 h20)/Mariafrancesca Garritano, Eris Nezha (27 h15, 28)
- Echoes - Francesca Podini, Gabriele Corrado, Alessandro Grillo/Antonino Sutera, Gabriele Corrado, Lara Montanaro/Francesco Pio Ricci, Maurizio Licitra (25,26,27 h20) - Luano Saullo, Marco Agostino, Alessandro Grillo/Antonino Sutera, Marco Agostino, Serena Sarnataro/Federico Fresi Maurizio Licitra (27 h15, 28)
- Run Like Hell - Marco Messina (25,26,27 h20) Matteo Gavazzi (27 h15, 28)/Francesco Pio Ricci, Fabio Saglibene, Federico Fresi, Matteo Gavazzi (25,26,27 h20)/Marco Messina (27 h15,28)
- Echoes - Gabriele Corrado ve Bale Topluluğu
Labels:
La Scala,
Pink Floyd,
Pink Floyd Bale
Sunday, 21 November 2010
"Sevebilirim,
hem de nasıl,
dile benden ne dilersen,
canımı, gözlerimi.
Kızabilirim,
ağzım köpürmez,
ama devenin öfkesi halt etmiş benimkinin yanında,
devenin öfkesi, kinciliği değil.
Anlayabilirim
çoğu kere burnumla,
yani en karanlığın, en uzaktakinin bile kokusunu alarak
ve dövüşebilirim,
doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum her şey için, herkes için,
yaşım başım buna engel değil,
ama gel gör ki çoktan unuttum şaşıp kalmayı.
Şaşkınlık, alabildiğine yuvarlak açık ve alabildiğine genç gözleriyle bırakıp gitti beni.
Yazık."
Nâzım Hikmet Ran (Şaşıp Kalma Üstüne, Son Şiirleri)
hem de nasıl,
dile benden ne dilersen,
canımı, gözlerimi.
Kızabilirim,
ağzım köpürmez,
ama devenin öfkesi halt etmiş benimkinin yanında,
devenin öfkesi, kinciliği değil.
Anlayabilirim
çoğu kere burnumla,
yani en karanlığın, en uzaktakinin bile kokusunu alarak
ve dövüşebilirim,
doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum her şey için, herkes için,
yaşım başım buna engel değil,
ama gel gör ki çoktan unuttum şaşıp kalmayı.
Şaşkınlık, alabildiğine yuvarlak açık ve alabildiğine genç gözleriyle bırakıp gitti beni.
Yazık."
Nâzım Hikmet Ran (Şaşıp Kalma Üstüne, Son Şiirleri)
Labels:
Nâzım Hikmet Ran
Friday, 19 November 2010
"İşte kara dutları güneşin
Papatyaların renkli camları
Başakları evlerin
Kan rengi kız çocukları yelesiz
Lokma lokma ağaçların altında
Tiren yolunda eğri büğrü
Damları doğrayan makas
Gel bulutsuz masalara yaslan
Elimi tut büyüsün
Yüzüme bak çalsın
İçimdeki çalar saat
Dönüş yollarında sarmaş dolaş
Vapurlar geçsin aramızdan."
Oktay Rıfat Yeditepe (II, Perçemli Sokak)
Papatyaların renkli camları
Başakları evlerin
Kan rengi kız çocukları yelesiz
Lokma lokma ağaçların altında
Tiren yolunda eğri büğrü
Damları doğrayan makas
Gel bulutsuz masalara yaslan
Elimi tut büyüsün
Yüzüme bak çalsın
İçimdeki çalar saat
Dönüş yollarında sarmaş dolaş
Vapurlar geçsin aramızdan."
Oktay Rıfat Yeditepe (II, Perçemli Sokak)
Labels:
Oktay Rıfat Yeditepe
Thursday, 18 November 2010
"...
o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü; bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
..."
Hasan Hüseyin (Akarsuya Bırakılan Mektup, Filizkıran Fırtınası)
Labels:
Hasan Hüseyin
Wednesday, 17 November 2010
Easy Rider
"A man went looking for America and couldn't find it anywhere."
"They'll talk to ya and talk to ya and talk to ya about individual freedom. But they see a free individual, it's gonna scare 'em."
"I mean, it's real hard to be free when you are bought and sold in the marketplace."
Easy Rider, Dennis Hopper, 1969
Labels:
Dennis Hopper,
Easy Rider,
Road Movie
Tuesday, 16 November 2010
İstemeyerek
"...
Çimleniyorum sevgilim
Ve böbreğimde bi' şey
Çim çim çim
Ben galiba böyle, Güler,
Sana yeşillenerek öleceğim."
Can Yücel (Rengâhenk, s.5)
Labels:
Can Yücel
Sunday, 14 November 2010
Denize Övgü
"Ruhumun olanca özgürlüğüyle bakıyorum uzaktaki o vapura
Ve yavaşça bir dümen dönmeye başlıyor içimde."
Fernando Pessoa
Labels:
Fernando Pessoa
Thursday, 4 November 2010
"İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım."
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım."
Turgut Uyar (Göğe Bakma Durağı, Dünyanın En Güzel Arabistanı)
Labels:
Turgut Uyar
"Değil mi ki Cumartesiler, bedenin derininde uyuklayan birtakım adsız duyguları yüzeye zorlamada, adlandırmada birebirdir. Düzenin hafta boyunca aksamayan uyuşuk akışı birdenbire kesintiye uğrar. Trenin tekdüze sallantısı duruverir. Bir istasyonluk -iki günlük- bir mola."
Tomris Uyar (Fal, Otuzların Kadını)
Labels:
Otuzların Kadını,
Tomris Uyar
Tuesday, 2 November 2010
"Her kimsen ellerimi üzerine kapatıyorum
Böylece benim şiirim oluyorsun."
Walt Whitman
Labels:
Walt Whitman
Friday, 29 October 2010
"Hayata neyle başlarsan başla elinde çok az şey kalıyor: Gurur ve aptallık. Hâlbuki her şeyi istemiştik, öyle değil mi?"
Virginia Woolf
Labels:
Virginia Woolf
Thursday, 28 October 2010
Yaş Değiştirme Törenine Yetişen Öyle Bir Şiir
"Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
Ve yarışırsa ancak Monet'nin
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
..."
Edip Cansever
Labels:
Edip Cansever
Saturday, 23 October 2010
Sen de Gitme Triyandafilis
"Sultan, masal anlat. Sultan; kalk, bana masal anlat. Pierre, Sultan öldü. Bir varmış, bir yokmuş... Duvarın üstünde elleri kanatan vardı, varmış. Kapılar kapalı. Anahtar Sultan'da. Pierre, ne pars pas Pierre. Gitti. Rıfat, gitme. Gitti. Anahtar Sultan'da. Anahtar Sultan'da. Sultan gitti, masal bitti."
Sen de Gitme, Tunç Başaran, 1995
Labels:
Tunç Başaran
Tuesday, 19 October 2010
"Merhaba, odam boş mu? Merhaba, oda boş mu? Odam boş mu? Yeriniz var mı? İyi akşamlar, yeriniz var mı? İyi akşamlar, döndüm ben, odam boş mu?"
Yusuf Atılgan (Anayurt Oteli)
Yusuf Atılgan (Anayurt Oteli)
Labels:
Yusuf Atılgan
Tuesday, 5 October 2010
Yerçekimli Karanfil
"Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce."
Edip Cansever
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce."
Edip Cansever
Labels:
Edip Cansever
Monday, 27 September 2010
Kıyıdaki Yabancılar
"Öğrenmem gerek bu yüzden
Rüyalarımda yüzmeyi
Olur da gelir diye
Bir gün uykumda deniz."
Pablo Neruda
Labels:
Pablo Neruda
Thursday, 23 September 2010
Sunday, 19 September 2010
The Elephant Man
"I am not an elephant! I not an animal! I am a human being! I...am...a man!" - John Merrick
"My life is full because I know I am loved." - John Merrick
"Never. Oh, never. Nothing will die. The stream flows, the wind blows, the cloud fleets, the heart beats. Nothing will die."
"My life is full because I know I am loved." - John Merrick
"Never. Oh, never. Nothing will die. The stream flows, the wind blows, the cloud fleets, the heart beats. Nothing will die."
The Elephant Man, David Lynch, 1980
Labels:
David Lynch,
The Elephant Man
Saturday, 18 September 2010
Ölmemekten Ölmek
"Gözkapaklarımın üzerinde ayakta duruyor
Ve saçları saçlarımın içinde
Biçimi ellerimin biçiminde
Gözlerinin rengi gözlerimin renginde
Gölgemde yitip gidiyor
Tıpkı bir taş gibi gökyüzünde
Gözleri var her zaman açık
Ve bir an olsun uyutmaz beni
Düşleri var apaydınlık
Güneşler buharlaştıran
Güldürür, ağlatır beni ve güldürür
Konuşturur beni söyletmeksizin tek bir söz."
Paul Eluard (Ölmemekten Ölmek, 1924)
Labels:
Paul Eluard
Wednesday, 8 September 2010
"Gelmesen önemli değil, gelsen önemli olurdu
Gelmemen benim büyük yalnızlığımı doldurdu."
Özdemir Asaf (Adsız Şiirler, Benden Sonra Mutluluk)
Labels:
Özdemir Asaf
Tuesday, 7 September 2010
"Bütün hayallerim öldü, hayalleri olmayan bir çingene niye yaşasın ki?"
"Kendimi bile kandırmaya başladığımdan beri kimseye inanmaz oldum."
Çingeneler Zamanı, Emir Kusturica, 1988
Labels:
Çingeneler Zamanı,
Emir Kusturica
Sunday, 5 September 2010
"Balıklar için deniz lazım
Sevişmek için işsiz olmak
Ve geceleri yatakta
Duymamak için tabanların sızısını
Zengin olmak lazım
Oysa ıslık çalmak için
Bir şey lazım değil."
Melih Cevdet Anday
Sevişmek için işsiz olmak
Ve geceleri yatakta
Duymamak için tabanların sızısını
Zengin olmak lazım
Oysa ıslık çalmak için
Bir şey lazım değil."
Melih Cevdet Anday
Labels:
Melih Cevdet Anday
Saturday, 28 August 2010
Toprak Sende
"Ayaklarım ayaklarına, ağzım dudaklarına
Değince büyüdün birden."
Pablo Neruda
Labels:
Pablo Neruda
Friday, 27 August 2010
"Yakalayamazsın acı çekmeden
Geniş kanatlarını dünyanın
Çınlıyor sessizliğin
Ellerin her şeye değdi."
"Güzellik bir başka geceye salar köklerini
Ve bir başka günden doğar yeniden."
Alberto de Lacerda
Labels:
Alberto de Lacerda
Bizler Susuyorduk
"Bilmek acı çekmektir ve bildik
Karanlıktan çıkıp gelen her haber
Gereken acıyı verdi bize
Gerçeklere dönüştü bu dedikodu
Karanlık kapıyı tuttu aydınlık
Değişime uğradı acılar
Gerçek bu ölümde yaşam oldu
Ağırdı sessizliğin çuvalı. "
Karanlıktan çıkıp gelen her haber
Gereken acıyı verdi bize
Gerçeklere dönüştü bu dedikodu
Karanlık kapıyı tuttu aydınlık
Değişime uğradı acılar
Gerçek bu ölümde yaşam oldu
Ağırdı sessizliğin çuvalı. "
Pablo Neruda
Labels:
Pablo Neruda
Thursday, 26 August 2010
"Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim hâlde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkât etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim hâlde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım hâlde ve daha çok kitaplardan kopyalar yapmakla yetindiğim hâlde ve insan resimlerini fotoğraflardan kareyle büyütmeyi kolayıma geldiği için tercih ettiğim hâlde seni tanıdıktan sonra gözleri yeni açılmış bir küçük hayvan gibi çevreyi şaşkın ve hayran bakışlarla insanı ve insan olmayanı ayırmadan incelemeye başladım ve kalemi iğne uçlu mürekkepli kalemi ve resim kağıdını alarak kırlara açıldım ve eskiden kurşunkalemle çalıştığım zamanlardan yani tarihten önce çizgilerimdeki kararsızlık yüzünden kağıdı sonsuz çizgilerle silip tekrar çizdiğim çizgilerle silgi izleriyle kararttığım hâlde doğrudan doğruya çini mürekkeple çalışmaya başladım hiç silmeden seçtiğim ağaçları evleri gökyüzünü yolları otları hele bu kadar ilgi çekici olduklarını ve büyük bir sevgiyle çizilebileceğini düşünmediğim otları ve toprağı yeni bir gözle daha doğrusu ilk defa çizebileceğimi hissettiğim bir gözle görmeye başladım ve ilk anda ışık ve gölge meselelerini hâllettiğim söylenemezse de duyuş bakımından ve her şeyi sanki onların arasındaki gizli ilişkiyi sezmişcesine sürekli bağlantılarla yerleştirme bakımından kağıda geçirmeyi becerdiğim söylenebilirdi ve bunu sevginin bana kazandırdığı üçüncü göz olarak adlandırdığımı ifade ettiğim zaman bana kızmış ve alay ettiğimi senin duygularını hafife aldığım için uydurduğumu söylemiştin oysa bendeki tutukluğun senin yanında nasıl azaldığını bilsen evet senin yanında korkularımı benim dışımda var olan ve her zaman benden gizlenen şeylere karşı duyduğum korkuları onların yabancı ve düşmanca bir inatla bana sırlarını vermemelerinden duyduğum belirsiz sıkıntıları unuttuğum doğrudur derdi..."
Oğuz Atay (Tutunamayanlar, s.460)
Labels:
Oğuz Atay
Thursday, 19 August 2010
Kapı
"...
Git, kapıyı aç
Sadece karanlık varsa bile
Tıkırdayan
Sade boş bir yel
Varsa bile
Sadece
Hiçbir şey
Varsa bile
Git, kapıyı aç
Hiç olmazsa
Bir hava girer
İçeriye."
Sadece karanlık varsa bile
Tıkırdayan
Sade boş bir yel
Varsa bile
Sadece
Hiçbir şey
Varsa bile
Git, kapıyı aç
Hiç olmazsa
Bir hava girer
İçeriye."
Miroslav Halub
Labels:
Miroslav Halub
Subscribe to:
Posts (Atom)